STANDART’la Düşünmeye Hazır Mısınız?
STANDARTI olmayan ULUSLAR mağlup olmaya, BİREYLERİ de her an ÜZÜLMEYE ve MUTSUZLUĞA Mahkûmdur.
Standart Sergisi, 6 Eylül 2019’de yoğun bir sanatsever katılımı ile Eldem Sanat Alanı’nda açıldı. Melike Bayık yönetmenliğinde Michel Foucault’un Disiplin Toplumu kavramı üzerinden şekillenen standart sergisi 30 Kasıma kadar Dalyancı konağında gezilebilir.
Sergi bireysel ve sosyo-politik durumların insan üzerindeki baskı, dış kontrol ve evrilen iç kontrol meseleleri, tektipleştirilmiş insan ve toplum durumlarına dair farklı katmanlardaki konuları ele alıyor.
Zafer Akşit, Merve Dündar, Leyla Emadi, Işıl Eğrikavuk & Jozef Erçevik Amado, Özlem Günyol & Mustafa Kunt, Şafak Gürboğa, İhsan Oturmak, Yasemin Özcan, Ferhat Özgür, Erinç Seymen, Nasan Tur ve Yuşa Yalçıntaş disiplinlerarası üretimleri ile standardize toplum olgusu ve baskılanma üzerine yapıtlarını izleyiciye sunuyor.
Standart sergisi bireysel ve toplumsal yapının kontrollü bir biçimde mantık çerçevesi dahilinde olağan hale getirilmesini, basitleştirilmesini, kontrol altına alınması ve bilinçsiz ama kasıtlı bir itaatin göstergelerini fotoğraf, yağlı boya, video, yerleştirme gibi farklı medyumlarda eser üretimleri ile ele alıyor. Bireysel ve toplumsal sayılan aidiyet, kimlik, cinsiyet, varoluş, siyaset, inanç ve kamusal haklar vb. birçok konunun iktidar nezdinde ele alınış biçimi oldukça örtüktür. Bunun karşısında ise iktidar tepkiseldir, verilen tepkilerin sıradanlaşması ve kontrollü olması için yaşamı, kısacası insanı kontrol altına almayı hedefler.
Bu açıdan standart kişiselden toplumsala yayılan disipline edilmeye dair bir karşı duruş, bağımsız bir yaşam ve düşünce alanının ironik bir yansıması olarak izlenebilir.
İzlenimlerim
Serginin beni en etkileyen eserlerinden biri I LOVE 301. Yıllarca DGM sözcükleri ile Adalet kavramına karşı iğrenerek bakmamızı sağlayan DGM ve 301. Madde. Şimdilerde de Adaletin içini boşaltmaya, suyu çamurlandırıp, çamurlu suda balık avlamaya çalışan ikiyüzlü insanlara fırsat veren ortamlar oluşturan I LOVE OHAL kavramını geçmişteki acı tecrübesine rağmen yakınlarda da yaşadık.
Önümüzdeki on yıllar boyunca da 301, OHAL, ???, XXX, …. kavramları ile hayatımızda adaletten uzaklaşılan ortamlarla bizler ve çocuklarımız yaşamaya devam edecek. Ta ki Türk kültüründe ADALET/HAK/MERTLİK/STANDART/LİYAKAT gibi eksik olanları Aileler ve Eğitmenler olarak düzeltene kadar.
Ferhat Özgür’ün eseri ile sizi dinlediğiniz metne karşı tepkili olmanızı sağlayan bir müzikle I LOVE 301’i dinlerken bu kavramlar üzerinden insanları yoran Adaletten uzaklaşan, ADALET’i kendi liyakatsız/bilimsellikten uzak/kültürsüz/sanatsız kişiliğinin ayıplarını kapatmakta kullanan insanları, YÖNETİMlerin beceriksizliklerini, bu ortamlarla örtüğü durumları nefretle hatırlıyorsunuz. Hele de var olan seslendirmeye mikrofonla eşlik ederseniz, etki daha da artıyor.
Diğer ilgimi çeken eserde İhsan Oturmak’ın CEZAEVİni andıran OKUL eseri. Eserdeki Okulun DIŞ DÜNYA ile bağının kesik görüntüsü, günümüzün okullarındaki Okul müdürü öğretmen ilişkisindeki özgürlüğü bir tek müdüre bırakılan yüzlerce öğretmenin efendi müdür, köle öğretmen dünyasını resmetmeye yetmiş. Okullardaki öğrenim gören gençlerin Test veya boş ve bolca theoric dünya ile oyalandığı ve saatlerce oturmaya, fikir üretmeden sabit/hareketsiz bir şeklide beklediği ortamı anlatmaya yetmiş.
Modern toplumlarda ekonominin, sanatın, kültürün, bilimin öğretildiği ve bu kavramları üreten kurumlarla işbirliği içinde bireyi yetiştiren hareketli/gezgin/interaktif okulları görebiliyoruz. İhsan Oturmak’ın eserini izlerken toplumuzdaki eğitim kurumu, eğitmen ve öğrencinin durumlarını üzülerek hatırlıyorsunuz.
Üçüncü beğendiğim eserde Işıl Eğrikavuk, Jozef Erçevik Amado’nun halk üzerinde deneye dayalı 2015 Mardin Bienali’nde gerçekleştirdikleri Her Türlü Mit Özenle Yazılır çalışmalarını anlatan eseri oldu.
İçiçe hazırlanan üç metnin kelimelerinin, dairesel olarak yerleştirilen bir halk topluluğunda en içteki bireye okutulmasıyla başlayan gösteri(Performance), en dıştaki kişinin söylediği kelimelerle yeniden bir metin oluşturma ile bitiyor.
Sergide ilk okunan içiçe üç metin ile en son oluşan yeni metni gördüğünüzde İNSANların ne kadar NESNELlikten ve DOĞRU dan uzak olduğunu anlıyorsunuz. İlk aklınıza gelen Sosyal Medya, Gazetecilik HABERLERİ ve DUYDUKLARIMIZIN YANLIŞLIĞI üzerinde düşünmek oluyor.
İlginç ve anlamlandırmakta zorlandığım, basit ama etkili olan eser ise Zafer Akşit’in zilli ekranıydı. Zil Çalınca Kolu Çevirin etkileşimli eserinde Sanatçı, Emir veren ve Emir alan ilişkisini bir başlatma düğmesi, ekran, zil ve elle elektrik üreten cihazla anlatmıştır. Emir verenin başlattığı eylem, Emir Verenin ödüllendirildiği Ekranla son buluyor. Eser, insan zihninde Eylemi yapanın üretenin -İşçinin/memurun- değil de eylem emri verenin -Patronun/idarecinin- önemli olduğu izlenimi ile olumsuz bir algı oluşturuyor.
Diğer etkilendiğim eser ise uçları ve üstü yanmış, ısıl işleme tabi tutulmuş karşılıklı yerleştirilmiş Alman ve Fransız bayrakları oldu. Şafak Gürboğa’nın bu eserinde komşu ve karşı iki devleti, toplumu, bireyleri, 1., 2. Dünya ÇANAKKALE, İran-Irak SAVAŞ larını, BOSNA, RUANDA, KARABAĞ KATLİAMlarını ve son 100 YIL’da ÖLEN 79.250.600 kişiyi hatırlıyorsunuz.
Eser ile vatan, toprak, bayrak kavramlarının yanında SAVAŞ’ı ve İnsanın ÖLDÜRME içgüdüsünün birbirlerine çok yakın kavramlar olduğunu görüyoruz.
İnsan şunu düşünmeden edemiyor. Binlerce yıldır yeryüzünde yaşamış insanların SINIRSIZ, SAVAŞSIZ ortak yaşanan, korunan bir tek DÜNYA/ÜLKE oluşturamadığını görünce İNSAN’ın gerçekten AKILlı mı yoksa APTAL bir VARLIK olduğuna karar veremiyorsunuz.
Merve Dündar’ın Kısır Döngü ve Yıkıcı Döngü isimli kâğıt birleştirme eserinde ise sanatçının zaman içerisinde SİYASİlerin en çok kullandığı kelimelerden patlamaya hazır bir VOLKAN oluşturduğunu görüyorsunuz. Ben bu Volkanı görünce Siyasilerin bizi ne kadar kutuplaştırdığını, kızgın bir lavla ateşlendirdiğini ve NEFRET duyguları kazandırdıklarını anımsadım.
Leyla Emadi’nin Sınırlar Yok eserinde ise Türk milletinin toplumsal yaşamında anneden, babaya, kayınvalideden komşuya, patrondan siyasetçisine kadar hayatımıza gereğinden fazla karışan birçok kişinin bizi bir BİREY olarak kabul etmekten uzak BASKIN GÜÇlerini hatırladım. Eser, Biz ÖZGÜR müyüz? Sorusunu bir cümle ile sorduruyor.
Standart sergisi kurgusu ve sanatçılar seçimi, eserler ile güzel bir bütün oluşturmuş.
Sergiyi Eskişehir’e getiren Eldem Sanat Alanına teşekkür ederiz.
NOT: Sergiyi Eldem Sanat Alanı çalışanlarının rehberliği ile gezmenizi tavsiye ederim.
Okumalar
http://www.artfulliving.com.tr/sanat/insandan-zihne-akan-bir-yolculuk-i-18508